Hepimizin içinde tutamadığı ya da tutup da artık tutmaktan yorulduğu bir derdi, gitse de kalsa da bir şeyi değiştiremeyeceği durumları, ne kadar çabalasa da anlatamadığı veya insanların anlayamadığı hisleri vardır. Mor ve Ötesi bu parçasında bunlara benzer halleri sanki bir paragrafta özetlemiş ve gayet güzel bir esere imza atmış. Şimdi gelin hep beraber ilk eleştiri yazımda Bir Derdim Var eserini inceleyelim.
Bana kalırsa bir üretim aşamasında parçayı özel kılan şeylerden bir tanesi durumu bireysel olarak yaşadıktan sonra çok fazla detaya girmeden ana hatları ile anlatarak o derdin üst başlığında insanları toplayabilmektir. Çok fazla kişisel detaya girildiğinde durum artık diğer insanları ilgilendirmeyen bir hal aldığı için parçanın kapsayıcılığı da azalmış oluyor. Özellikle günümüz alternatif müziklerinde buna sıkça rastlıyoruz. Bu parçada bence kişisellik ve genellik dengesi çok iyi şekilde yakalanmış ve güzel bir melodi ile aktarımı sağlanmış.
Parçanın giriş kısmından devam edecek olursak; girişte kullanılan melodinin "Amorphis - The Way" adlı eserden bir miktar esinlendiğini söylemek yerinde olacaktır fakat bu esinlenmeyi alıntı veya çalıntı olarak görmüyorum. Sonuçta her müzisyen dinlediği ve etkilendiği müzikleri harmanlayıp kendi yorumunu da katarak yeni şeyler üretir. Buradaki durumun bunun güzel bir örneği olduğunu düşünüyorum. Yani evet, bir esinlenme var ama bu esinlenmeden yola çıkılarak çok güzel yeni bir melodi elde edilmiş. İki parçayı da dinlediğinizde kesinlikle farklı hissiyata sahip olduğunu anlıyorsunuz.
Parçanın girişi doğrudan nakaratla başlıyor. Bu da standart olarak alıştığımız söz-nakarat-söz-nakarat rutinini kırarak parçaya farklı bir dinamizm katmış. Bu açıdan da kalıpları değiştirme cesareti göstermeleri bence çok yerinde bir tercih olmuş ve bana kalırsa parçayı çok akıcı ve dinlenesi yapan bir unsur bu.
Normalde günümüz müziklerinde parçanın süresi ve hissiyatı arasındaki dengenin kurulamaması yönünde çok fazla eleştiri yapıyorum, yani çoğu parça bana göre 3-4 dakikalık bir hissiyata sahip olmamasına rağmen sanki standartlara uysun diye uzatılmış gibi hissettiriyor. Bu parçada ise süre ve hissiyat uyumu bence çok dengeli. Bu da parçada hep takdir ettiğim yönlerinden bir tanesidir.
Parçada her enstrüman gayet seviyeli ve kaliteli bir iş yapıyor. Ne baştan savma hazırlanma durumu var ne de parçanın genel hissinin önüne geçecek kadar agresif bir performans var. Herkes işini sadelik, titizlik ve profesyonellik ile yaparak parçaya katması gereken duyguyu çok iyi şekilde katmış. Fakat burada bas gitarın performansının diğerlerine göre biraz sönük olduğu kanaatindeyim. Geçişlerde hiç bir fark oluşturmadan hep gitarın arkasında saklı kalmış. Belki bas gitar için biraz daha dinamik notalar yazılsa iyi olabilirmiş. Ama bu haliyle de kesinlikle kötü değil.
2004 yılında yayımlanmış bir parçanın hâlâ aktif olarak çalma listemizde yer alıp dinleniyor olması zaten başlı başına günümüz hızlı tüketim toplumuna bir başkaldırı niteliğinde. Bu bile parçanın kalitesini ispatlamak için yeterli bir faktör fakat yine de kendimce parçayı başarılı yapan unsurları sıralamaya çalıştım. Şimdi de parça ile ilgili gördüğüm olumsuz bazı yönlere değinmek istiyorum.
"Bak bu son perde..." ile başlayan kısımdan itibaren parçanın ruh hali çok olumsuzlaşıyor. Bu olumsuz ruh halini yaşayan sanatçının durumu bize bu kadar iyi aktarabilmesi aslında sanatsal ifade anlamında bir başarı olarak da değerlendirilebilir fakat ben sanatçı için toplumu iyiye ve pozitife yönlendirmek gibi bir ödev olduğuna inanıyorum. Mor ve Ötesi bu aşamada, bu karanlığı anlatmasının ardından parçayı bir umut ışığı ile sonlandırsa bu ödevi de çok güzel şekilde icra edebilirmiş fakat bu tercih edilmeyerek dinleyici bu karanlık ruh halinin içinde bırakılmış. Benim gibi depresyona meyilli yapıda olan gençler için bu biraz yıpratıcı bir unsur olmuş.
Bana göre bir başka olumsuz husus ise parçanın sonlarında yer alan uzun "İİÇİMDEEEEEE" çığlığı kısmı. Stüdyo kaydında bu kısım çok güzel şekilde duyuluyor fakat konser kayıtlarına baktığımda bu kısmın bu kadar efektif olamadığını görüyorum. Tabii ki albüm ve konser birebir aynı olamaz fakat ben mümkün olduğunca albüm kaydıyla konser hissiyatın benzerliğine önem veren biri olarak konserdeki performans durumu göz önünde bulundurularak yapılan kayıtları daha çok seviyorum. Bu sebeple bu noktaya küçük bir eleştiri getiriyorum fakat şunu da belirtmek gerekir ki, Harun Tekin'in performansı pek çok canlı performans sanatçısından başarılı. Yiğidi öldürsem de hakkını vermem gerekir.
Toparlamak gerekirse, bu parçada emeği geçen herkese teşekkür etmek isterim. Umarım müziğimizde buna benzer veya bundan daha kaliteli eserleri sıkça görebiliriz. Sağlıcakla kalın.
Kommentare