Kimileri için haftanın son, kimileri için hafta sonunun ilk gününden merhaba sevimli Müzik Eleştiri okurları. Hazır haftayı bitirmişken, keyfimizi yerine getirecek bir eserle karşınıza çıkmayı uygun gördüm ve yıllardır severek dinlediğim bu Kygo parçasını yazıma konu olarak seçtim. Kulaklıklar takıldı ve ses açıldıysa buyurun başlayalım...
Parçanın ilk çıktığı günleri çok iyi hatırlıyorum. Radyoda duyunca hemen dikkatimi çeken bu eser gözlerimin ışıldamasına yol açmıştı. Zaten Deep House piyasasını bir süredir takip ediyordum ama bu eser çıtayı gerçekten çok yüksek bir noktaya çıkardı ilk duyduğum anda. Hatta günümüzde bile Deep House olarak bu eserden daha çok beğendiğim bir eser aklıma gelmiyor. (Tabii bu durumda yaşanmışlıkların da etkisi inkar edilemez seviyede.) Bu sebeple benim için referans noktası niteliğinde bir parça olduğunu söyleyebilirim.
2015 yılından beri düzenli olarak dinlediğim başka bir Deep House eseri olmayışı da, parçanın sürdürülebilir yapısını izah etmek için güzel bir argüman. Çünkü Deep House eserlerinde genellikle uzun ve sıkıcı bir altyapının üzerine belli noktalarda çok parlayan sample'lar yerleştirilmesi çok yaygın bir kullanım. Bu da; parçayı sadece sample için dinlememe ve kısa sürede sıkılmama yol açan durumların başında geliyor.
Firestone parçasına baktığımızda ise bu durumu görmüyoruz ya da çok az seviyede görüyoruz. Öncelikle parçanın uzunluğu gayet kıvamında tutulmuş. Deep House bilmeyen birine, bu müziğin nasıl yapıldığını kanal kanal girerek tarif eden bir yapıdan çok, güzel bir kompozisyona yerleştirilmiş ve her kanalı özenle hazırlanmış bir parça. Her kanal derken; tabii ki bir Jazz eseri gibi nota nota işlenmişlik beklemeyin. Ritim ve bas bir noktadan sonra rutinleşiyor. Ama bu rutinlik Deep House piyasasına nisbeten makul bir seviyede tutulmuş. Ucuz ve hızlı geçişlerden de kaçınılmasıyla birlikte bu eser; primat ve deneysel olmaktan çok, olgunlaşmış bir müzik hissiyatı veriyor.
Parçanın ana omurgasını teşkil eden sample, Kygo'nun imzası niteliğindeki o yumuşacık tonlarla oluşturulmuş. Ton bu kadar yumuşak olunca da, parça içinde bir kaç kez tekrar etmesi zihninizi çok yormuyor. ID başta olmak üzere, Kygo'nun pek çok eserinde buna benzer yumuşak tonlar üzerine kurulu sample'lar görmemiz mümkün. Bu konuda Kygo'yu çoğunlukla başarılı buluyorum.
Vokal ise bu parçada eleştirdiğim noktaların başında geliyor. Aslında yine Deep House piyasası ile kıyaslanırsa, parçayla hiç alakası olmayan bir sesin getirilip altyapı üzerine giydirilmeye çalışılması gibi bir durum görmüyoruz ama ufak da olsa bir renk uyumsuzluğu olduğunu düşünüyorum. Parçanın zaten yumuşak havasının üzerine, -naif olmasına rağmen- iyice yumuşatılmış Conrad Sewell vokali tamamlayıcı bir unsur olmamış gibime geliyor. Bir örnekle durumu açıklamam gerekirse; hani takım elbisenin pantolonu yıkanınca solar da renk tonu ceketten biraz farklı olur ya. İşte öyle bir uyumsuzluk bahsini ettiğim. Bazen çok ufak renk tonu farkları, kontrast renklere göre daha uyumsuz durabildiği gibi, bu parçada da vokalin rengi uyumlu ve benzer gibi duyulmasına rağmen bence tam olmamış. Parçanın akustik performanslarında Conrad Sewell'ın ses kullanım tekniğinin başarılı düzeyde olduğunu görmemiz mümkün, yani teknik anlamda vokalin yetersizliğinden doğan bir durum olmaktan çok ufak bir uyumsuzluk problemi yaşanmış. Çok da büyütülecek bir durum değil ama bu altyapıya bir Sena Şener vokali olsaydı nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
Toparlayacak olursak, Firestone'nun neşeli ve huzurlu bir parça olduğunu düşünüyorum ve şahsım adına çok seviyorum. Bu sevgimden ötürü her iki abimin düğününde de çalma listelerinin arasına bir şekilde yerleştirmeyi başardım :) Uzun ve keyifli tatil yolculuklarımda bana yol arkadaşlığı yapan bu eser, şeytan tepesinde güneşin batışını izlerken de bana eşlik etmişti sağ olsun. Bunlar gibi pek çok keyifli anımın arka plan müziği olmayı başaran Firestone, umarım sizlerin de güzel anılar biriktirmenize vesile olur. Sağlıcakla, huzurla ve neşeyle kalın.
Comments