Merhaba sevimli Müzik Eleştiri okurları. Sizin kadar olmasa da, sevimliliği ile içimizi ısıtan bir parça ile beraberiz bugün. Kahvemizle camdan dışarı bakarken avuçlarımızda sıcaklığını hissedip şarkımızı da açtıysak eleştirimize hemen başlayalım...
Birkan Nasuhoğlu genel olarak içten ve samimi diyebileceğimiz eserlere imza atan bir isim. Özellikle bu eseri sadeliği ile birlikte kendime çok yakın bulduğum bir çalışması. Dinlerken mart ayındaki soğuğun verdiği kasvetle birlikte, arada bir güneş açtığında içime dolan enerjiyi aynı anda hissettirmeyi başarıyor.
Bu tarz müzikleri yapı itibariyle çok seviyorum. İddialı olup ön plana çıkma duygusu neredeyse yok. Belli ki baharın ilk zamanlarında içinden gelenleri samimi dizelerle kağıda aktarıp, sade nağmeler ile bir müzik haline getirmiş. Esere kendi gitarıyla güzel bir şekilde eşlik edip, albüme aktarırken de synthesizer ile birkaç dokunuş yaparak altyapıyı kurmuş. 3-4 kanalın hepsi kıvamını bozmadan güzel güzel seyrediyor. Arada çok geriden sağ kulağıma gelen tanımlayamadığım bir kaç üflemeli benzeri ses var ama dikkat edilmediğinde ufak bir bahar cıvıltısı gibi algılanıyor. Yani teknik olarak amacına uygun, sade ve şık bir eser olduğunu söyleyebiliriz.
Şarkının süresi zaten muhteşem. Bu konuda günümüz sanatçılarını Birkan Bey'i örnek almaya davet ediyorum. Gereksiz uzatmalara ve kasıntılara hiç yer verilmeden güzelce parçaya giriliyor, anlatılmak istenen manalar edepli bir şekilde anlatılıyor, veda ediliyor ve saygı çerçevesinde parça hitama eriyor.
Parça ile ilgili eleştiri olarak bir şey söylemem gerekirse, ismine ve sözlerine göre birazcık depresif bir altyapı kurulduğuna değinebilirim. Bu depresif altyapı bahar neşesi ile kış kasvetini birbirine bağlamış. Aslında ortaya kötü bir sonuç çıkmamış ama ufak bir isim- mana-altyapı karmaşası doğmuş.
Bu ufak karmaşa olsa da parçamız, üretim anlamında örnek alınacak nitelikte bir eser olmuş. Kışa girdiğimiz bu günlerde bahar gelene kadar bu eserle içinizi ısıtmanız dileğiyle. Sağlıcakla kalın...
Comments