top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıHKo

Endüstriyel Müzik ve Butik Müzik Kavramlarına Dair

Güncelleme tarihi: 25 Kas 2020

Dün yazmış olduğum Mabel Matiz eleştirimde, kullanmış olduğum endüstriyel müzik ve butik müzik kavramlarını ayrı bir yazıda inceleyeceğimi belirtmiştim. Konu biraz uzun olabilir ama elimden geldiğince sıkıcı olmadan anlatmaya çalışacağım.


Öncelikle bu kavramlar sadece benim uydurduğum kavramlardan ibaret. Müziksel ya da akademik herhangi bir temelleri bulunmuyor. (Varsa da ben bilmiyorum.) Müzikle ilgili bazı şeyleri açıklamaya çalışırken bu kavramları kullanmanın bana yardımcı olduğunu fark ettiğim için, açıklamalarımı kolaylaştırmak adına bu kavramları sıkça kullanmaya başladım. Peki nedir bu kavramlar? Endüstriyel müzik kavramı ile başlayacak olursak; insan faktörünü en aza indirgeyen, amacı belli bir üretim sayısına ulaşmak ve kârlılık elde etmek olan müziklerin bütünü diyebiliriz. Eğer yeme içme sektöründen buna örnekler verecek olursak Burger King'i ya da Starbucks'ı, eğer otomotiv sektöründen örnek verecek olursak da Volkswagen Grup ya da Toyota gibi üreticileri söyleyebiliriz. Bu tarz firmaların kendi içinde avantaj ve dezavantajları olduğu gibi, bu tarz müziklerin de avantajları ve dezavantajları bulunuyor.


Avantajlarından bazılarına değinmemiz gerekirse: 1- Düşük Maliyetler: Endüstriyel müzik sayesinde her müzikte ayrı ayrı emek harcanan kanal sayısı en aza indirgeniyor. Özellikle altyapıda kullanılan kanalların çoğu standart hale getirilerek maliyetler düşürülüyor ve bu sayede çok hızlı ve ucuz müzik üretilebiliyor.


2- Arz/Talep Dengesini Sağlamak: Günümüz tüketim toplumunda sürekli yeni şeyler tüketmeye çalışmak insanların bir alışkanlığı haline gelmiş durumda. İnsanlar çok çabuk sıkılıyorlar ve yeni ürünler aramaya başlıyorlar. Bu talebin karşısında, genellikle butik müziğin arzı yetemediği için, insanların bu ihtiyacını endüstriyel müzik gidermiş oluyor.


3- Kalite Standartlarını Arttırmak: Burada kaliteden kastım kayıt teknolojileri ve müziğin matematiğe olan uygunluğu. Dev müzik firmaları, milyonlarca, hatta bazen milyarlarca insana hitap edecek müziklerin üretimini yapmadan önce, her ne kadar tekdüze kanallar kullansalar da bu kanalların kalitesine önem vermek zorundalar. Ellerindeki kayıt imkanları ile ar-ge çalışmaları birleştiğinde, ortaya genellikle çok yüksek kalitede ürünler çıkıyor. Bu durum da insanların müzikten standart beklentilerini oldukça yükseltiyor.


Şimdi de dezavantajlarına göz atalım: 1- Tekdüze Ürünler: Belki de endüstriyel müziğin en büyük dezavantajı bu olabilir, ama bundan hoşlanan kişiler olduğunu da belirtmek gerekir. Nasıl ki dünyanın başka bir ucuna gidip, kendini evinde hissetmek gibi bir duygu ile, yerel bir lokantada yemek yerine Burger King'i tercih eden insanlar varsa, aynen bu şekilde, sürekli benzer motifleri içeren ve belli standartlara ulaşmış müzikleri dinlemeyi keyifli bulan insanlar da var. Üstelik bu müziklere ulaşmak daha kolay ve zihni daha az yorduğu için (özgün müzikte sürekli farklı kanallara maruz kalan beyniniz çok daha fazla işlem yapmak zorunda kaldığı için daha fazla yorulacaktır) tercih sebebi olabiliyorlar. Ama bana kalırsa bu durum, yerel esnafı öldüren büyük işletmeler gibi, yerel müzikleri öldüren ya da önemsizleştiren kötü bir durum. Bu açıdan endüstriyel müziğin kültür zenginliklerini zamanla yok ettiğini düşünüyorum.


2- Para Kazanma Kaygısının Yaptırdığı Korkunç Şeyler: Özellikle pop müzik dünyasında, müziğin daha fazla satabilmesi adına, şirketler yaptıkları müziklerin sağlığına neredeyse hiç önem vermez hale geldiler. Gıda gibi bir denetimi de olmadığı için, hem müzisyenleri hem de halkı zehirlemekten -para kazanmak uğruna- hiç çekinmeyen devasa bir sektörden bahsediyoruz. Yazılan sözlerin toplum ahlakına olabilecek potansiyel etkileri, müziğin bağımlılık yapmasını arttırmak için kullanılan çeşitli algoritmalar ya da bir sanatçının metalaştırılması gibi pek çok durum, bu endüstriyi tehlikeli yapan unsurlar. Bununla ilgili dünya çapında denetim yapan bir kurum acilen kurulmazsa pek çok insan bu olumsuz etkilere maruz kalmaya devam edecek.


Butik müzik kavramına gelecek olursak; genellikle herhangi bir sürdürülebilir iş modeli olması düşünülmemiş/kâr amacı gütmeyen, insanların içinden geçen manaları belli kalıplara takılmadan ifade ettikleri, amacın kitlelere hitap etmekten çok duygu ifade etmek olduğu, kayıttaki kusursuzluğa o kadar da önem verilmeyen müzikler olarak özetleyebiliriz. Butik müziğe yeme içme sektöründen örnekler verecek olursak; bir sahil kentinde gittiğiniz, adı sanı bilinmeyen ama harika balıkları olan küçük lokantayı ya da Karadeniz turu yaparken rastladığınız, kendisi huysuz ama fındık kabuğu ateşinde pişirdiği çayları da bir o kadar efsane olan çaycıyı söyleyebiliriz. Otomotiv sektöründen örnek vermemiz gerekirse de Türkiye'de yer alan Onuk ya da dünya çapında efsaneleşmiş olan Gordon Murray Automotive firmalarını örnek gösterebiliriz. Efsaneleşmiş diyorum ama muhtemelen çoğunuz bu markaları ilk kez duyuyorsunuz. Çünkü bunları çoğunlukla sektöre ilgili olan kişilerden başkası merak edip de araştırmıyor.


Peki nedir bu butik müziğin avantajları: 1- Özgünlük: Genellikle bu tarz müzikleri üreten kişilerin kitlelere ulaşma kaygısı ikinci planda olduğundan ötürü, içlerinden geçen manaları, kendi yerel kültürlerinin müzikal değerleri ile harmanlayarak ya da kendilerini ait hissettikleri az sayıda enstrüman ile, çok da reklam yapmaksızın etraflarında yer alan küçük bir kitle ile paylaşırlar. (Dijital müzik platformlarına erişimin kolaylaşması aslında bu durumu biraz değiştirse de, yine de bu kişilerin müzikleri herhangi bir algoritma hilesi düşünülmeden icra edildikleri için, çalma listelerinin üst sıralarında endüstriyel müzikler kadar yer almaları pek mümkün olmuyor.) Hal böyle olunca da bu müzikler alabildiğine özgün ve karakterli müzikler oluyorlar.


2- Daha Özel Hissetme: Bir fabrikaya gidip kendinize özel konfigürasyonda bir araç ürettirmek ile, üretim bandından çıkan milyon tane birbirinin aynısı araçtan birini satın almak arasında ne kadar fark varsa, bu müzikle endüstriyel müzik arasında da o kadar fark var. Örneğin bir sokak müzisyenine, değer verdiğiniz bir insanla beraber mendile istek parça yazıp çaldırmanın verdiği haz ile, milyonlarca kişinin aynısını dinlediği bir dijital müziği dinlemek arasındaki farkı düşünebilirsiniz. Sokak müzisyeni dijital kayda göre kötü müzik yapıyor olabilir, hiç önemli değil. Önemli olan o anda hissedeceğiniz samimiyet ve aidiyet duygusu.


3- Ruhsal Gelişime Katkı: Müziği icra eden kişinin amacı para kazanmak değil de duygularını ifade etmek olunca, içsel yolculuğunda derinleşmek daha önemli hale geliyor. Bu da insanın kendini keşfetmesinin en güzel yollarından bir tanesi. Bana kalırsa sanatta en önemli husus da bu; insanın kendinde keşfettiği manaları yine kendi estetik algılarınca dışa vurması. Evet, belki bir yerel kabilenin müziği ilk duyduğumuzda çok hoşumuza gitmeyecektir. Çünkü o kabilenin tarihini, hislerini, değer verdiği inanışları bilmiyor oluruz ve bunları bilmeden o müziği anlamamız çok güç olur. Ama önemli olan kabilenin müziğini kaç kişinin dinleyip beğendiğinden çok onların o müzikle sanatsal dışavurumlarını yapmalarıdır. Gün gelir bir ünlü sanatçı Instagram hesabında bunu paylaşır ve milyonlarca kişi dinleyebilir ama milyonlar dinlese de dinlemese de o kişilerin aynı tutku ile sanatlarını icra etmeleri çok daha üstün bir duygu olacaktır.


Peki bu butik müziğin dezavantajlı yönleri yok mu derseniz hemen onlara da değinelim: 1- Globallikten Uzaklaşma: İnsan sosyal bir varlık. Kendi iç dünyası ile alakadar olduğu gibi tüm dünyanın gidişatı ile de alakadar. Bazen iç dünyamızdaki manalara odaklanırken bunların bağlı olduğu küresel sorunları unutarak bireyselleşebiliyoruz. Bu da sosyal yönümüzü ve dünyaya karşı olan sorumluluklarımızı zedeleyen bir unsur olabiliyor. Bu sebeple kitlelere ulaşmak gibi bir amacı olmasa da bu tarz müziği yapan kişilerin kendi iç yolculuklarında buldukları manaların, kendilerine ait etiketlerini kestiklerinde dünyada neye tekabül ettiğini görüp, etiketsiz bir şekilde müzik yapmalarının daha iyi sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Bu sayede daha çok insan bu iç yolculuğun meyvelerinden faydalanabilecektir.


2- Talebe Yönelik Arz Yetmezliği: Aslında burada butik müzik icra eden kişileri suçlamıyorum ama yine de bu gerçeğe değinmek gerekiyor. Piyasada tüketim çılgınlığı almış başını gidiyorken bu üreticilere de bu çılgınlığa uymalarını söylemek insanları kötüye yönlendirmek olur. Bu konuda toplumun müzik tüketimi anlamında bilinçlendirilmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Aksi halde çok yemekten ötürü obezite gibi sağlık sorunları ile mücadele eden insanlar gibi, çok müzik tüketmekten ötürü ruhsal obeziteyle mücadele eden insanlar göreceğiz. Burada tüm yetkililere sesleniyorum; gerekirse kamu spotları ile toplumu bu konuda acilen bilinçlendiriniz.


3- Kalite Standartlarına Az Önem Verilebilmesi: Büyük kitlelere hitap etme amacı gütmeyen bu kişiler "amaaan, zaten kaç kişi dinleyecek bunu?" diyerek içlerine çok da sinmeyen eserleri paylaşabiliyorlar. Bu anlamda butik müzik üreten kişilerin dinleyici sayıları az da olsa bu kişileri ve kendilerini önemsemeleri gerekiyor. Çünkü amaç birkaç kez belirttiğimiz üzere, içimizden geçen manaları kendi estetik algılarımıza uygun şekilde icra edip dışa vurmak. Eğer bunu yapamıyorsak zaten müzik sanatsal olmaktan çıkmaya başlıyor ve ortaya kalitesiz sonuçlar çıkıyor.


Toparlamamız gerekirse; her iki müzik türünün de iyi ve kötü yanları ve birbirinden almaları gereken dersleri var. En nihayetinde bu tarz durumlar tercih meselesi oluyor. Kimisi yedek parçası ucuz ve ikinci eli kolay satılan araba tercih ederken kimisi de kendini ait hissedeceği özel bir araca binmek isteyebilir. Bundan dolayı insanları suçlamamız yersiz olur. Ama hem endüstriyel üreticiler hem de butik üreticiler olumsuz yönlerine çeki düzen verdikçe dünya daha yaşanası bir yer haline gelecektir. Zaten dijitalleşmenin artması, bu iki türün arasını yakınlaştırdığı için, bir müziği artık bu kategorilerden birine %100 dahil etmek zor oluyor. Umuyoruz sürekli etkileşimleri süren bu iki müzik türü de insanlığın faydasına kullanılma bilinci ile icra edilirler ve insanlar da bilinçli şekilde, kendilerine ve topluma faydalı olmak üzere müzik dinleme bilincine ulaşabilirler.


Evet sevimli Müzik Eleştiri okurları. Sanırım biraz uzunca bir yazı oldu. Eğer vakit ayırıp buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kalın.





7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Müzik Eleştiri: Aytun & Can Menek - Sheep to Sheep

Merhaba sevimli Müzik Eleştiri takipçileri. Bu aralar sabahlarım biraz yoğun geçtiği için buraya yazma vakti bulmakta güçlük çekiyorum....

Müzik Eleştiri: Zaboo Mafoo Theme Song

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba sevimli Müzik Eleştiri okurları. Sizleri çocukluk yıllarınıza götürüp keyifli şeyler hatırlamanızı...

Müzik Eleştiri: Children of Bodom - Everytime I Die

Merhaba sevimli Müzik Eleştiri takipçileri. Eğer bir şekilde Death Metal müziğe ilgi duyuyorsanız ya da bir dönemler duymuşsanız, sizi...

Kommentare


bottom of page